SADEA :صدع
Bir şeyi yarmak, yarısından ikiye ayırmak, ayrılmaksızın yarmak, bitki yeri yarıp çıkmak, bir şeyi aşikare söylemek, bir işe meyletmek, geceleyin yürümek, dağılmak, sert şeyde yarık, çatlak, baş ağrısı, kavmi dağıtmak, çölü kat etmek.
Bir şeyi yarmak, yarısından ikiye ayırmak, ayrılmaksızın yarmak, bitki yeri yarıp çıkmak, bir şeyi aşikare söylemek, bir işe meyletmek, geceleyin yürümek, dağılmak, sert şeyde yarık, çatlak, baş ağrısı, kavmi dağıtmak, çölü kat etmek.
Birini bir işten men edip vazgeçirmek, meyletmek, karşılaşmak, tesadüf etmek, yüz çevirmek, yan taraf, uç, inci kabuğu, yüksek olan şey, omuz başı sedef, dağ yolunun iki yanı.
Gerçek sözlü olmak, sözünü yerine getirmek, tasdikname, gerçeği söylemek, tasdik etmek, içtenlikle vaadini yerine getirmek, mükemmellik. hakikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, sağlamlık, sadakat, dostluk, doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik., hakikat, uygunluk, insanın Allah’a yaklaşmak için malından gönüllü verdiği şeye denir, bağış, kadına verilen mehir.*
Vuku bulmak, bir şeyden sadır olmak, dönmek rücu etmek, göğsü çarpmak, göğsü kuvvetli olan. Göğüs. makamda yönetim merkezi,Sudan geri gelmek anlamında mastar ve o anlamdan ism-i mekân ve ism-i zamandır.
Dilemek, istemek, sevk etmek, muzdar ve mecbur kılmak, nesne, şey,eşya, mevcut olan, irade, arzu, azar,azar, yavaş yavaş.
Birinin hoşlanmadığı iş yapmak, başına kötü bir hal gelmek, kötü sanmak, bir işten tiksinmek, kerih görmek, ateş, günah, suç, kusur, ayıp, noksan, çirkin, kötü huy, kaygılanmak, kırmak, üzmek, acı vermek, çektirmek, tasalandırmak, mahzun etmek, müteessir olup gücenmek, bela, kabahat, keder.
Safi olmak, tercih etmek, seçmek, bir şeyin güzidesini seçmek, hesap görmek, hesap ödemek, bir şeyin hayırlısı, iyisi, halisi, üzerinde az toprak olan düz kaya, akıl, kalp, gönül samimi içten temiz kalpli olmak, arıtmak, tasfiye, rafine etmek.
Yünü belirmek, yünü çok olmak, meyletmek, sapmak, tasavvuf, Zâtı ilahiye kavuşma ve onda fena bulmayı amaçlayan dini bir yol, yünü çok elbise
Bağ, zincir, kelepçe, bukağı ile sağlam bağlamak, esir bağlayacak bağ, vergi bukağı, birbirine bağlanıp kelepçelenmiş olmak.
İnsanları bir safta sıra ile dizmek, sırayla uzun uzadı dizmek, sofalar karşılıklı olmak, saf saf dizilmek, sıra olmuş topluluk, sınıf, zırhın altına giyilen elbise, saf tutmak, dizi dizi, dümdüz.