FÂE: فاء
Dönmek, gölgesi yayılmak, öfkesinden vaz geçmek, ilgi göstermek, fayda getirmek, rüzgarlar ekini hareket ettirmek, dönme, rücu etme, tam tövbe, vakit, ganimet, gölgesiyle gölgelenmek.
Dönmek, gölgesi yayılmak, öfkesinden vaz geçmek, ilgi göstermek, fayda getirmek, rüzgarlar ekini hareket ettirmek, dönme, rücu etme, tam tövbe, vakit, ganimet, gölgesiyle gölgelenmek.
Konuşmak, söylemek, her şeyin ağzı, ağız, evveli , sözde yarışmak, yalan, nehir ağzı, kokulu baharatlar.
Bir şeye üstün gelmek, üzerine çıkmak, şeref ve fazilette başkasına galebe etmek, hasta iyileşmek, kıtlıktan sonra bolluk ve ucuzlık olmak, birini diğerine üstün tutmak, her şeyin güzidesi ve iyisi , iki sağım arasındaki zaman.
Tencereden su kaynayıp fışkırmak, alev yükselmek, şiddetle tutuşmak, feveran eden, derhal, birden.
Tencereden su kaynayıp fışkırmak, alev yükselmek, şiddetle tutuşmak, feveran eden, derhal, birden.
Sel çoğalıp taşıp akmak, sıvı yaş vs. akmak, bir şey çoğalmak, haber yayılmak, lakırdıya dalmak, insan söze dalmak,ölmek, kabı taşıncaya kadar doldurmak, faiz, bol, geniş, bol bol, taşma, bol, akış serbestçe yayılır. devam etmek, geri dönmek, herhangi bir iş veya iletişim içine dalmak, bir yerden başka bir yere gitmek.
Bir şeye nail olmak, elde etmek, şerden kurtulmak, zafer kazanmış kılmak, fevz, zafer, kurtuluş, ölüm, elde edilen kazanımlar.
Bir şeyi işlemek. Yapmak, bir şeyin etkisi altında kalmak, yapılmak, işlenmek, bir şeyi uydurmak,yeniden kendiliğinden yapmak, düzmek, reaksiyon, fiil, amel, aktüel, aktif.
Kapıyı açmak, aralıklı açıklı olmak, açık yer, dehliz, iki şeyin aralık yeri, geniş yer, evin avlusu, açılmak, iki kirişin kabzasından ayrıldığı yay.
İki dağ arsındaki geniş yol, vadi, sürat yapmak, ham olgunlaşmamış meyve, ayaklarını açmak ayırmak, uzun adımlar atmak, her yandan, her yönden, dört bir yandan, ansızın, hiç beklemediği bir anda yakalamak, gelmek, gafil avlamak, ansızın saldırmak, şaşkına çevirmek, aniden vuku bulan olay, sürpriz.