Okuyuş

Kelimeler

KAFEYE : قفى

Birini birinin izinden göndermek, peşine düşürmek, kaplamak, yok etmek, kafiyeli yapmak, seçmek, tercih etmek, ense, geri, halef, ardında kalan, ayıp, günah.

KAHERA: قهر

Birine galip gelmek, zorla istediğini yapmak, birini mağlup ve perişan bulmak, yüksek dağlar, esmadan, üstünlüğüne hudut olmayan galip

KÂLE : قال

Konuşmak, söylemek, hitap etmek, meyletmek, dönmek, yönelmek, mücadele münakaşa etmek, (قولا ) kavilleşmek söylenmiş söz, tekrar, tekrar söylenmiş söz, görüş, şeref sözü, mukavele ile iş görüşmek, kontrat yapmak,

KALE- KEYELE:قال

Öğle uykusuna yatmak, öğle istirahati yapmak, mola yeri, dinlenme yeri, küçük prens, şef, reis, bir şeyi iptal etmek, hükmünü kaldırmak, geçersiz saymak, satışı  feshetme, bozma, iptal etme, ilga, hükmü kaldırma; işten çıkarma, istifa, emekliye ayrılma, özür dileme.

KÂLE: كال

Buğday vs.yi ölçmek, parayı tartmak, bir şeyi diğer şeyle mukayese etmek, korkak olmak, ölçmek, ölçme sanatı, ölçenin ücreti, cenkte geride duran tabur, yüksek yer, çakmaktan çıkan alevsiz kıvılcım

KALEA: قلع

 Sökmek yerinden çıkarmak, sözü anlayamamak, bir şey açılmak, bulut yayılmak, yağmur kesilmek, yelken açmak, kale yapmak, kökünden koparmak, kapıp almak, sıtma sıtmalıyı terk etmek,polis, sapan.

KALEBE: قلب

Bir şeyin altını üstüne getirmek, alt üst etmek, bir şeyi geriye döndürmek, çevirmek, denemek, tecrübe temek, inkılap, devrim, değişme, kalp, bir şekilden başka şekle çevrilmesi , döndürülmesi, bir işi bırakmak, geri dönmek, çekilmek, hile ,entrika, suyu hiç bitmeyen kuyu, burma bilezik, incelemek, teftiş etmek, gözden geçirmek, karıştırmak, değişmeye müsait, çabuk değişen, değişme, samimi, içten, bir şekilden başka şekle çevrilmesi , döndürülmesi, bir işi bırakmak, geri dönmek, çekilmek, hile , entrika.

 

 

KALELE: قلل

Az ve nadir olmak, azalmak, bir şeyi az bırakmak, bir şeyi kaldırıp yüklenmek, azlık ,sevketmek, müstakil, bağımsız olmak,

KALEYE : قلي

Şiddetli kin ve iğrenmek, nefret etmek, iğrenmek, birine buğuz etmek, terk etmek, darılmak, dağın en yüksek yerine çıkmak, tavada kızartmak, kavurmak, tava,  kavurmacı.

KÂME: قام

Dikilme ayak üzerinde kalmak, düzelmek, bir iş icra etmek, yürütmek, dosdoğru olmak, devamlı ve sabit olmak, hak zahir ve sabit olmak, bir şeyin direği nizamı, namazda ayakta durma, kıyamet, adaleti ayakta tutan.  her şeyi koruyan tutan esmaül hüsnadan, hükümran, makam, meclis, uygulamak, idareci, bir şeyin kıymeti değeri, durma, ikamet, ikamet yeri, istikamet,  vadini tamamlamak, sözünü tutmak, doğrulmak, kavim, topluluk, reis, başkan, idareci, tam ve kamil.