HEYETE: هيت
Birini yüksek sesle yanıma gel diye çağırmak, beri gel anlamında isim fiil emirdir, çok derin yer,getir, bana ver.
Birini yüksek sesle yanıma gel diye çağırmak, beri gel anlamında isim fiil emirdir, çok derin yer,getir, bana ver.
Hazmetmek, sindirmek, zulmetmek, bir şeye katlanmak, tahammül etmek, çekmek, zorbaca davranmak, hakkını vermemek, birine zulmetmek, birinin hakkını yemek, göz yumma, hoşgörü, mazlum, mağdur, haksızlığa uğramış, dayanmak, katlanmak, sevmek, meyve ezilmek, yumuşak, hazmedilen, sindirilebilir, hazmı kolay,, kamıştan yapılmış ney, vadinin tabanı.
Sertliği ve gücü olan topluluk,gurup, zümre, iş şiddetli, çetin ve zor olmak, zor iş isabet etmek, kavmi bölük bölük cem etmek, toplamak,yardım etmek, birinin partisinden /güruhundan olmak, güçlü olan insan topluluğu, kuranda beş sahifelik kısım, silah, pay, nasip, siyasi veya itikadi bir görüş üzerine birleşmiş topluluk, parti,
Alay etmek eğlenmek, hafife almak, maskaralığa almak, bir şeyi kırmak, şiddetli soğuğa girmek, içinde serap olup aldatan çöl, ölmek, gülünç duruma düşürmek.
Üzmek, kederlendirmek, yer sert ve engebeli olmak, sağlam kuvvetli bağlamak, gamlı kılmak, hüzünlü görünmek, muamelesi sert kişi, üzüntü ,gam tasa, keder, trajedi.
Bir şeyi hareket ettirmek,silkmek, kuvvetle sallamak, teşviş ve tahrik etmek, neşelenmek, coşmak, bitki uzayıp boylanmak, sarsıntı, titreşim, deprem, gök gürültüsü, ses, şok olmak, savurmak, titremek, müteessir olmak, kargaşa, karışıklık, uğultu.
Ova, düz, arazi, dip, taban en alt kısım, kuyu için dip, nehir için yatak, çok derin çukur; maden yatağı, avlu, giriş, koridor, oda, salon.
Oturmak, bir yerde ikamet etmek, men etmek, alıkoymak, önem vermemek. kaide, bir yerde ikamet etmek, bina temeli, (kaide-i ahire –son oturuş)., ikamet etmek, hapsetmek, men etmek, alıkoymak, emekliye ayrılmak
Gözün bakmaktan tiksindiği eşya ve nefsin tiksindiği iş ve hâllere denir, çirkin/menfur olmak, utanç verici, onur kırıcı olmak, rezalet. şerefsizlik, adilik, daha çirkin; daha adi. daha kötü. daha çok rezil eden, daha iğrenç, menfur, hayırdan uzaklaşmak
Bir yeri önüne almak, şuandan önceki, çabuk davranmak, gelmek, kefil olmak, taahhüt etmek, bir sözü kabul etmek tasdiklemek, bir şeyi razı olarak almak, yapışmak, sağlam tutmak, cahil iken arif ve bilgili olmak, yüzünü dönmek, yönelmek, karşılamak, karşısına gelmek/dikilmek, ebe, işin evveli, kabiliyet, mesuliyet, güç, takat, kıble, cihet, yön, Kâbe, gelecek