Okuyuş

Kelimeler

ZAHÂ : ضحا

Güneşin ısısı isabet etmek, terlemek, kuşluk vaktine girmek, kuşluk vakti, gün aydınlığı, kurbanlık, şehir kenarı, uzak olmak.

ZAHERA:ظهر

Bir şey gizliyken açığa çıkmak, galip olmak, ele geçirmek, açık olmak, haberdar olmak, galip olmak, ele geçirmek, kahretmek, sırtının arkasına koymak, yardımlaşıp arka çıkmak,  desteklemek, aldırmayıp ihmal etmek, bir şey ayan aşikar kılmak, ilan etmek, izhar etmek, karısına zihar  yapmak, bir işe vakıf olmak, himaye etmek, öğle vakti, arka, sırt, bir işe vakıf olmak, birinin kavmi

ZÂKA:ذاق

Tatmak, tadına bakmak, denemek, hissetmek, tutmak

ZÂKA:ضاق

Bir şey dar olmak, sıkışmak, daralmak, müsamaha göstermemek, tazyik etmek, muhasara etmek, kuşatmak,  fakirlik, şiddet, içte olan şek şüphe, elem, zor ve şiddetli iş, boğaz, dar geçit, pasaj.

ZÂLE:زال

Gitmek, helak olmak, uzaklaşmak, yer değiştirmek, bir şeyden ayrı olmak, zail kılmak, zevalini gözetmek, zail olucu çabuk gelip geçici.

ZALEFE : زلف

Yaklaştırmak, takdim etmek, ilerlemek, kavmi toplamak, söz üstüne söz katarak artırmak, yaltaklanmak, dalkavukluk etmek,  yağcılık, ileri geçmek, yakınlık, rütbe, mertebe, dolu havuz. Mertebe ve itibar,gecenin aşamaları,yaklaştırmak,  derece, menzil,bahçe, Arafatla Mina arasında bir yer olup hac mevkilerinden biryer(Müzdelife).

ZALELE:ضل

Bir şeyi gündüz işlemek, yapmak, olmak,  hal değiştirmek, dönüşmek, gündüz veya gece yapmak, devamlı yapmak, bir şey gölgeli olmak, bir şey diğer bir şeyi örtüp bürümek, örtü,  yaklaşmak, yönelmek, yakın gelerek gölgesini getirmek, şemsiye, paraşüt, gecenin karanlığı, bir şeyin kalıbı, şahsı, kendisi.

ZALEME: ظلم

Zulüm etmek, hakkını noksan vermek, bir şeyi yerinden başka yere koymak, malını gasp etmek, doğru yoldan sapmak, gece kararmak, karanlık olmak, zulmetmek, hakkını yemek, zulüm, , nereden geleceği bilinmeyen çapraşık iş, karanlığa girmek.

ZAMEE : ظمئ

 Susamak, susuzluğu artmak,  bir şeyi özlemek, rutubetsiz sıcak rüzgar, atı yormak zayıflatmak.

ZAMEME : ضمم

İki ve daha fazla şeyi bir araya toplamak, bir araya toplanan şeyler, bir şeyi kabzetmek, almak, çekmek, toplamak, biriktirmek, zamme ile hareketlemek, tevhit etmek, birleştirmek, bir kimse bir şeyi kabullenmek, kucaklamak, bağrına basmak, ilave etmek, katmak, dahil etmek, eklemek, kozmopolit topluluk, koşu, iki tepe aralığından gelen dere.