SEVÂ - SEVEYE: ثوى
İkamet etmek, (uzun zaman)barınak, durak, sabit olmak, helak olmak, ölmek, alıkoymak, misafir, yol gösteren dikili taşlar, pansiyon, menzil, konak.
İkamet etmek, (uzun zaman)barınak, durak, sabit olmak, helak olmak, ölmek, alıkoymak, misafir, yol gösteren dikili taşlar, pansiyon, menzil, konak.
Seviye, iş düzgün olmak, iki şeyi bir birine eşit kılmak, tesviye, mutedil, oturmak, kurulmak, kuşatmak, olgunluk, bir şeyin ortası, karşılığı, ifrat ve tefrit olmayan, düzgün, normallik, yönelmek, sağlamlık, Musevi, fark etmez, denk, kırk yaşına varıp kararını bulmak. düz, doğru, hak, adalet, hakikat, sağlam, zarar, hasar görmemiş, düzenli, uyumlu, uygun, ahenkli, hep birlikte, hep beraber, benzer, aynı, istikrar, tam, aynı.
Gelecek zaman eki, bir işi yapacağım demek, atlatmak, geciktirmek, ertelemek, ağırdan almak, mesafe. Uzaklık, ara, sabretmek, bir şeyi koklamak, adamın hayvanları kırılmak malı helak olmak, hükmü altına vermek, kendi işini bir diğerinin tasarrufuna vermek.
Nefsin çok fazla arzuladığı hacet-istek, istemek, sormak, atıyye ve sadaka dilenmek, bir şeyi birine sevdirmek, teşvik etmek, arzu, ihtiyaç, şiddetli arzudan dolayı kötü davranış süslü görünmek, soru.
Kelimesi: Harekete geçmek. Kımıldamak, toprağı sürmek, işlemek, Yeryüzünü kazıp altüst etmek ve onu, imar etmek, kötülüğü her tarafa saçmak, kendisi ile toprağın sürüldüğü sığır, şafağın iyice saçılıp yayılması anlamına gelir, öldürülenin kanını talep etmektir, ayaklanmak, isyan çıkarmak, devrim yapmak, hiddetlenmek, köpürmek.
Et vs. yi ateşte tutmak, kızartmak, haşlamak, öldürmeyecek uzvuna vurmak, et kebab olmak, kol ve bacak vs. organlar, derin ve zahiri, az ve değersiz şey, bakiye, malın kötüsü, helak olmuş kavim veya malın bakiyesi, ızgara.
Akmak, fışkırmak, taşmak, akıtmak, eritmek, demirin ucunu sivriltmek, sel, çok yağmur, su yolu, areometre(sıvı basınç ölçeği).
Boyun eğmek, yumuşamak, ağacın meyvesini toplamak, rıza göstermek, bir şeye gücü yetmek, itaat, taat, muvafakat eden, gönülden davranan. İzin vermek, gönülden , isteyerek davranmak, örfde farz olmayan gönüllü yapılan ibadet, yapılacak faaliyetin tüm araç gereçleri kişide mevcut olması.
Doymak, yemek, tatmak, güç yetmek, birine yemek yedirmek, rızıklandırmak, yemek, gıda, ganimet, çok ikram eden, balık oltasına takılan yem, hediye, rüşvet, ağacı aşılama,
Güzel, helal, temiz olmak, gönül hoşluğu, bir şeyi güzel ve temiz kılmak, bağışlamak, iyi görmek, güzel bulmak.