BÂDA: باض
Tavuk vs. yumurtlamak, yer nebatını bitirmek, ikamet etmek, kaçmak, beyaz olmak, ani ölüm, gümüş, tan yeri, iyilik eli, ihsan, aklık, süt, kağıt, yumurta akı, sabah ağartısı, sıcağın şiddeti.
Tavuk vs. yumurtlamak, yer nebatını bitirmek, ikamet etmek, kaçmak, beyaz olmak, ani ölüm, gümüş, tan yeri, iyilik eli, ihsan, aklık, süt, kağıt, yumurta akı, sabah ağartısı, sıcağın şiddeti.
Helak olmak, mahvolmak, güneş batmak, çöl, sahra, helak eden öldürücü, buğdayı harman yerine yığmak, harman yeri, şu var ki, ancak, çünkü anlamlarında, kullanılır.
İkamet etmek, yerleştirmek, döndürmek, birine ve hazırlamak donatmak, onarmak.
Dönmek, döndürmek, itiraf etmek kabullenmek, hal, menzil, konak, durum, çevre, ikamet edinmek, yurt edinmek, eskilik Evet, harfi tasdik, cevabın müspet olduğuna işaret eder. Genellikle menfi sorudan sonra kullanılır. istihama cevap olarak gelir
Ne olduğunu anlamak için iyice bakmak, haddi aşmak, ileri gitmek, yanlış haksız davranmak, azgınlık etmek, istemek, arzu etmek, aramak, uygun olmak, layık olmak, gerekmek, yakışmak, isyan , kibir, fesat, çok yağmur, kanundan dışarı taşmak, haktan ayrılmak, istemek, zulüm, kendi için bir şeyi istemesini arzulamak, cinayet, suç.
Bir şeyi yarmak, açmak, dağıtmak, kırmak, sözü açıklayıp izah etmek, arayıp su yrini görmek, dikkatle araştırmak, gözü zayıf görmek, bilinmeyen yere çıkmak, ilimde vüsat sahibi olmak, gözün pınarından bir damar, sığır, öküz, dağ keçisi, geyik, insanların arasındaki dostluğu yok eden büyük fitne.
Yağ vs. erimek, işemek, hal, hatır, hafıza, kalp, balina, üzüntülü, rahat değil, niçin?, ciddi, şişe, idrar yolu, bevliye, birine bir şeyde üstün gelmek, fark, iki şey arasında ki mesafe, fazilet, meziyet.
Açık olmak, açıklamak, izah etmek, belli olmak, meydana çıkmak, güzel ve etkili söz söyleme, açık delil, ayrılmak, uzaklaşmak, muhalefet etmek, tanımak, meydana çıkmak, aşikar. Fark, vuslat, ıraklık, açık delil , hüccet. ara, araştırmak, arada, iki şey arası, fesat, düşmanlık.
Kesada uğramak, boşa gitmek, muvaffak olamamak, helak etmek, içindekini gizleyen herkese açıklamayan, mubah, caiz, nefis, karışıklık, asıl, güneş.
Kesmek, görebilecek miyim diye bakmak, bir şeyi bilmek, görür olmak,kanıtlanmış, görüş sahibi olmak, bir işi birine açıkça anlatmak, aydınlatıcı, bildirmek, gereği gibi düşünce ve mülahaza idrak edip bilmek, hayır veya şer olduğunu anlamaya gayret etmek, işinde dininde basiret ve görüş sahibi olmak, görme kuvveti, göz, alim, anlayan, insanın kendi kendinin denetleyiciliği, aydınlık, açık.