Okuyuş

Hz. Muhammed ve insan Hakları

Hz. Muhammed ve insan Hakları

Hz. Muhammed’in insana bakışı, insana yüklediği değer aynı zamanda gerçeğe(hak) dayalı bir değerlendirmedir. İnsanı bir realite olarak ele alır, Kur’an’ın kendisine kazandırdığı bir okuyuşla insanı okumuştur. O insana bakarken “Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan rabbınızda korunmaya girin”( Nisa suresi, 1.ayet)  ayetiyle insanların aynı özden yaratıldığını fark ederek ötekileştirmeden bakmıştır. Her insan aynı özden yaratılmıştır. Hz. Muhammed bir gün arkadaşlarıyla otururken yanlarından bir cenaze geçmiştir. Cenazeyi görünce ayağa kalktı bunun üzerine yanındakiler, “Ey Allah’ın resulü! Bu bir Yahudi cenazesidir.” Dediler bunun üzerine Hz. Muhammed, bütün insanlığa öğüt verici şu sözü söyledi: “o bir insan değil midir?” işte insan hakları deyince sadece insan olduğu için onu saygın görebilmeyi anlıyordu.

Hz. Muhammed insanı kuran kaynaklı bir bakışla okumuştur. Bu okuyuş insanları mutlu ve sağlıklı yapmıştır. Kur’an’a göre elçiler, sunulan en güzel örneklerdir. Örnek olan elçiler Allah’ın belirlediği bir değerle bakmışlardır. “Onun  konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir” (Necm suresi  4.ayet ) ayeti buna işaret eder.  O halde Kur’an’da insanı nasıl ele alınıyorsa  Hz. Muhammed’de onu takip etmiştir.

Kur’an’a göre insan, Allah’tan sonra  gelen( halife) , kendisine meleklerin secde ettiği ,mükemmel bir şekilde donatılan en değerli varlıktır

  1. a) Allah insana kendisinden daha yakındır.” “Ant olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız”( Kaf suresi, 16. Ayet)
  2. b) Allah kendi ruhundan üfleyerek insanı değerli kılmıştır. “ Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi…” (Secde suresi, 9. Ayet)
  3. c) Allah değerleriyle insandadır. “ Ey insanlar, hayat  verecek şeylere sizi çağırdığı zaman elçisine uyunuz ve biliniz ki! Allah kişi ile kalbi arasına girer” ( Enfal suresi,  24. Ayet )

Ayetlerden çıkarım yaparsak, insan yaradılış itibariyle bir hazinedir. En güzel kabiliyetler ve melekelerle teçhiz edilmiştir. İlk insan Adem yaradılışla birlikte cennettedir. Cehennemde dünyaya gelmemiştir. Yani ilk insan sadece kendisinde var olan o mükemmellikleri koruduğu oranda takva  sahibi bir kişi olmuştur. Yasak ağaca yaklaşmakla kendini unutmuştur.

Hak, gerçek anlamına gelir. İnsan hakları derken insanın gerçeklere dayalı yaşamı anlaşılmalıdır. Gerçekte insan saygıdeğer bir varlıktır. Gerçek(hak) olan insanın yaşamının cennette başlamasıdır. İnsanın kötüden iyiye doğru bir gidiş değil iyi olanı koruma sorumluluğu vardır. İnsan zaten değerlidir. Onun için “Bir insanın ölümü tüm insanların ölümü gibidir.” ilkesi hak olandır.

Hz Muhammed yok ederek var olmaya çalışmamıştır. “Öldürmeyin” emri evrenseldir. Bu yasaya dayalı olarak Hz Muhammed Mekke’yi fethettiği zaman hiçbir kişinin burnu bile  kanamamıştır.  Hudeybiye antlaşmasının temelinde barış vardır. Bugün insanlar öldürerek hayat bulmaya çalışıyorlar. “Öldürmeyeceksin” emrine itaatsizlik  eden insan sözde  “İnsan hakları” üzerine konferanslar verip duruyor.  Hak (gerçek) değildir. Dolayısıyla insana ait gerçek (hak)  bir bakış yok demektir.

Hz. Muhammed yasaklara dayalı bir hayat yaşamamıştır. Yasaklarla insanların değerinin düşeceğini bilmiştir. O yasaklamak yerine Kuran da ifadesini bulan “Haram( hürmet)” kelimesini çok iyi anlayıp uygulamıştır. Yani bir şey yasak olduğundan dolayı değil insanın saygınlığını, hürmetini bozacağından dolayı uzak durulmalıydı.. Bir kadını annesini  hürmetli gördüğü gibi hürmetli gören bir bakış!…Yasaklarla donatılmış bir toplum değil insanın saygınlığını ayakta tutma çabasında olan bir toplum. Aracını kullanırken başkasına saygı gösterdiğinden dolayı sorumluluklarını bilerek kullanan bir toplum.

Hz. Muhammed ,“Yaşamda zorlama yoktur.” Evrensel yasasına uygun bir bakışla bakmıştır. İnsan değerli olduğu için her tür zorlama onun değersizleşmesi anlamına geldiğini bilmiştir. O ilkelere dayalı bir anlayışla aklı ve  sağduyusunu  duygularının önüne geçirerek hareket etmiştir. Hz. Muhammed  insanların akıllarına hitap ederek onları saygın hale getirmiştir.

Zina hırsızlık faiz gibi toplumu sarsan kötü davranışları insanların saygınlığını ve güvenirliğini  bozduğu için ilk uygulamayı en yakınından başlatarak kötü davranışların ortadan kalkmasını sağlamıştır. Veda hutbesinde:

“Ashabım !

Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu Rebia’nin kan davasıdır.

Ey Ashabım !  Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardır.

Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir

Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.”

Bu açıdan çok önemlidir. Ütopik bir hayat olmaması için uygulanabilir bir insan hakları olduğunu görüyoruz.

“Kendini bilen rabbini bilir” İlkesine göre hareket eden Hz. Muhammed insanlara kendilerini tanımalarını sağlamıştır. Kendilerinin ne kadar değerli olduklarını hatırlatmıştır. Kendi değerini bilen insan ne haksızlığa uğrar ne de haksızlık yapar. Çünkü Rabbini bilmiş demektir

Hz Muhammed insanları yargılamamıştır. Hep yanında olan bir münafığa “ sen münafıksın” dememiştir. Sadece onlara değer vererek kendi değerlerini anlamalarını sağlamıştır. İnsanları metalaştırmamıştır.

İşte Hz. Muhammed insanlara kendilerini tanımalarını sağlayarak bir medeniyet oluşturmuştur. Kendini bilen kişi saygıdeğerdir. Gerçeklere dayalı yaşadığı için hakkını başkalarına devretmez ,kendi gerçekliğini kendi gerçekleştirir. Kendindeki  farkı fark  eden insan mutludur.

Çünkü  Furkan’ı bulmuştur.   

EBUBEKİR GÜNDAĞ

Önceki Sonraki