Kelime Açıklamaları
NÂRA: نار
Bir şey parlamak, aydın olmak, bir hususu açıklamak, aydınlatmak, yol göstermek ,ateş görmek, ateş, bozguna uğrayıp yenilmek, fitne, münevver (tenvir edilmiş, nurlandırılmış, aydınlatılmış, ışıklı. Aydın, Aydınlatılmış, büyük yangın, Cehennem, ateşli, yakıcı, kızgınlmış,
EHAZE: اخذ
Bir şeyi almak, sahip olmak, edinmek, tutmak, taklit, yakalamak, galebe etmek, kahretmek, alıkoymak, menetmek, engel olmak, ipnotizma, taklit, ayıplamak, azarlamak, suçu karşılığı cezalandırmak, yol, usul, ilmin membaı, kaynağı.
SEVÂ: سوى
Seviye, iş düzgün olmak, iki şeyi bir birine eşit kılmak, tesviye, mutedil, oturmak, kurulmak, kuşatmak, olgunluk, bir şeyin ortası, karşılığı, ifrat ve tefrit olmayan, düzgün, normallik, yönelmek, sağlamlık, Musevi, fark etmez, denk, kırk yaşına varıp kararını bulmak. düz, doğru, hak, adalet, hakikat, sağlam, zarar, hasar görmemiş, düzenli, uyumlu, uygun, ahenkli, hep birlikte, hep beraber, benzer, aynı, istikrar, tam, aynı.
ZALEME: ظلم
Zulüm etmek, hakkını noksan vermek, bir şeyi yerinden başka yere koymak, malını gasp etmek, doğru yoldan sapmak, gece kararmak, karanlık olmak, zulmetmek, hakkını yemek, zulüm, , nereden geleceği bilinmeyen çapraşık iş, karanlığa girmek.
AMÂ عمى
Buluttan yağmur dökülmek, yağmak, kalp gözü basireti kör olmak, gizli karmaşık kapalı olmak, yolunu göremeyen adam, âmâ, kör, basiretsiz, kibir, azgınlık
NEFEA:نفع
Fayda vermek, faydalandırmak, baston, asa, avantaj, yararlanma hakkı, yere tohum ekmek.
DARARA:ضر
Zarar vermek, mecbur etmek, bir şeye icbar etmek, zorlamak, mala nefislere isabet eden noksan ve hasar, ziyan, hastalık, sıkıntı, darlık, özür, zaruret, meşakkat, zorunlu, fakirlik, hastalık, kötü durum, darlık.
MELEKE:ملك
Malik olmak, istila etmek hükmetmek, bir şeyi birine mülk eylemek, köle mülkiyeti, kendisinde tasarruf edebilecek şeyleri güç ile ele geçirmek, güç, sahip olmak, biri kendi nefsine hakim olmak, kendi kendini kontrol etmek, padişah, melik, malik, melek, melaike, meleke, kabiliyet, istidat, idare altında olan şey, imparatorluk, memleket
KAHERA: قهر
Birine galip gelmek, zorla istediğini yapmak, birini mağlup ve perişan bulmak, yüksek dağlar, esmadan, üstünlüğüne hudut olmayan galip