Okuyuş

Her ölü hal bir dirilişe gebedir

Her ölü hal bir dirilişe gebedir

İsra Suresi 51. ayette elçiden, insanlara şunu demesi isteniyor: De ki: Şüphe duymanıza gerek yok, ister taş olun ister demir! Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkansız olan başka bir varlık olun, yine de diriltileceksiniz." Diyecekler ki: "Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?" De ki: "Sizi ilk defa yaratan". Bunun üzerine başlarını sana alaylı bir tarzda sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki: "Yakın olsa gerek!"

Değil bedeninizin çürümesi veya toz toprak olması, taş veya demire dönüşseniz hatta daha imkansız gördüğünüz başka bir nesne haline gelseniz dahi, yine de Allah size hayat verir. Burada geçen hadid kelimesi demir anlamına gelmekle birlikte lugatte; İki  şeyin arasına ayırıcı bir şey koyarak birbirinden ayırmak, sınır koymak, evi, eşyayı vs.yi diğerlerinden ayırt etmek, gibi manalara da gelmektedir. Bu anlam toplumda hudut olarak kullanılmaktadır. Haddi aşmak, haddini bildirmek deyimlerini sıkça duyarız. Buradan şöyle bir çıkarım yapabiliriz. İnsanın haddini aşması çok istenen bir durum değildir. Ancak insan haddini aştığında ve bunda ısrar ettiğinde, sonuçta büyük bir zararla karşılaşır. Belki kendisinin geri dönülmez bir yolda olduğuna inanır. İşte bu noktada bir dirilişin mümkün olduğunu, bir yeniden başlangıcın mümkün olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

Bu konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm ve açıklayıcı örneklerin verildiği Hac suresi 5.ayeti sizinle paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor: “Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için, Biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız; sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken birşey bilmez olur. Yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır, her güzel bitkiden çift çift yetiştirir.”

Biyolojik ölüm-diriliş ilişkisinin yanısıra şu gerçekle de karşılaşıyoruz. Her ölü hal bir dirilişe gebedir. Tıpkı kuru toprağın yağmurla dirilmesi gibi. Yeter ki insan buna inansın sabretsin ve sorumluluklarını yerine getirsin. Tabiki biz bunu yaparken bize inanmayanlar ve alay edenler olabilir. Ancak doğru yolda sebat ettiğimizde mutlaka kazanan biz olacağız. Zaten başarı da böyle ortaya çıkar.

Yaygın olarak şu hataya düşeriz, bir parça zorlukla dahi karşılaştığımızda hemen karamsarlığa kapılırız. Çoğu insan, bu tür durumlarda “Mutlaka bu durumu düzeltecek bir çıkış yolu vardır” diye düşünmek yerine, nedense öncelikle hep “Bitti artık”, “Yapacak bir şey yok”, “Buraya kadarmış”, “Açmaza girdik”, “Bu konu burada tıkandı artık” gibi bir mantıkla hareket edip tüm çözüm yollarının tükendiğine inanmaya eğilimlidir. Oysa ki şartlar ne kadar zorlu ve eldeki imkanlar ne kadar kısıtlı olursa olsun ve insan her ne kadar, yapılabilecek her şeyi yapmış olursa olsun, mutlaka her zaman için yeni bir çıkış yolu, yeni bir şahlanış, yeni bir diriliş, olabileceğine inanmalı ve ümidimizi asla kaybetmemeliyiz.

Bununla ilgili son olarak Hicr suresinin 55.ayetindeki şu mesajı hatırlamamızda fayda var: “Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma”

RESUL DEMİR

Önceki Sonraki