Okuyuş

RAD SURESİ 33. AYET

RAD SURESİ 33. AYET

13.04.2019

اَفَمَنْ هُوَ قَٓائِمٌ عَلٰى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۚ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَۜ قُلْ سَمُّوهُمْۜ اَمْ تُنَبِّؤُ۫نَهُ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي الْاَرْضِ اَمْ بِظَاهِرٍ مِنَ الْقَوْلِۜ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

Her canın ne kazandığını görüp gözetene (ortak koşulur) mu? Allah için ortaklar kıldılar. De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz Allah'ın, yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi kendisine haber veriyorsunuz? Yoksa sözden açık olanı mı? Hayır,  edenlere tuzakları süslü gösterildi.  Yoldan çıkarıldılar. Allah kimi saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz!

Kelime Açıklamaları

KÂME: قام

Dikilme ayak üzerinde kalmak, düzelmek, bir iş icra etmek, yürütmek, dosdoğru olmak, devamlı ve sabit olmak, hak zahir ve sabit olmak, bir şeyin direği nizamı, namazda ayakta durma, kıyamet, adaleti ayakta tutan.  her şeyi koruyan tutan esmaül hüsnadan, hükümran, makam, meclis, uygulamak, idareci, bir şeyin kıymeti değeri, durma, ikamet, ikamet yeri, istikamet,  vadini tamamlamak, sözünü tutmak, doğrulmak, kavim, topluluk, reis, başkan, idareci, tam ve kamil.

KESEBE: كسب

Bir şeyi toplamak, malı veya bilgiyi çalışıp kazanmak, yüklenmek, kazanç, gayret etmek, pamuk- susam vs. tohumunun sıkıldıktan sonra kalan posası, küspe

NEBEE:نبئ

Yüksek olmak, haber vermek, hafifçe seslenmek, haber iletmek, bildirmek, soruşturmak, yeni olay, bir yerden diğer yere  girip çıkan açık ve geniş yol, peygamber,  yüce olmak, yüceltilmek , konum ve değeri yüksek olmak. Yeryüzünde çıkıntı, kabartı, yüksek mevki ya da saygınlık, besbelli, apaçık yol. Başka bir bölgeden, toprak parçasından gelen akarsu, Bilgilendirmek, bildirmek, çağırmak, alçak sesle dile getirmek. Bilgi, haber, anons, ilan, duyuru; hikaye, büyük ve önemli haber, kendisinden büyük fayda sağlanan ve ilim alınan haber.
Nebî sözlükte “haber veren; mertebesi yüksek olan; açık seçik yol” anlamlarına gelir.

ZÂNE:زان

Birini güzelleştirmek, süslemek, zimmetlenmek, ziynet eşyası,   donatmak, bezenmek, hoş manzaralı olan şey, berber, kuaför, dekoratör. Hem dünyada hem ahirette insanı hiçbir durumda kusurlu yapmayan şeydir, ama insanı  bir açıdan süsletip başka açıdan süslemeyen şey de kusurdur..

DALLE:ضل

Yoldan sapmak, yanılmak,  yolunu kaybetmek, haktan sapmak, hata etmek, zayi olmak, mahvolmak, bir şeyi yitirmek saptırmak, suyu salmak, batıl, sehven veya amden doğru yoldan çıkış, bilinçsiz yapılan davranış, şaşkınlık, kayıp, yitik, kaybolmak.

SEMÂ:سما

Bir şey yükselmek, uzamak, isim koymak, yarışmak, birbirleriyle yarışmak, ün, isim, şöhret, yüksek ali makam, sema, gök, yukarı, yörünge, tavan. alamet, nişan, yücelikle tastif etme. yüce, yüksek olmak, yükseltilmiş, çatı, isim, sıfat, nitelik;  bulut, yüksekte olan her şey, yağmur, atın sırtı

SADDE:صد

Alıkoymak, menetmek, yüz çevirmek, set koymak, engellemek, püskürtmek,, el çırpmak, dağ, ayrılık, suya varılacak yol, irin cehennem  yiyeceği.

ZAHERA:ظهر

Bir şey gizliyken açığa çıkmak, galip olmak, ele geçirmek, açık olmak, haberdar olmak, galip olmak, ele geçirmek, kahretmek, sırtının arkasına koymak, yardımlaşıp arka çıkmak,  desteklemek, aldırmayıp ihmal etmek, bir şey ayan aşikar kılmak, ilan etmek, izhar etmek, karısına zihar  yapmak, bir işe vakıf olmak, himaye etmek, öğle vakti, arka, sırt, bir işe vakıf olmak, birinin kavmi

MEKERA: مكر

Hile ile aldatmak, bir şeyi renkli yapmak, evde hububat biriktirip karaborsa yapmak, bir şey kızarmak, birini hile ile maksadından döndürmek.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu