Okuyuş

KEHF SURESİ 65-70. AYETLER

KEHF SURESİ  65-70. AYETLER

20.12.2020

فَوَجَدَا عَبْدًا مِنْ عِبَادِنَٓا اٰتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَعَلَّمْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا عِلْمًا(65

 

قَالَ لَهُ مُوسٰى هَلْ اَتَّبِعُكَ عَلٰٓى اَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا(66

 

قَالَ اِنَّكَ لَنْ تَسْتَط۪يعَ مَعِيَ صَبْرًا(67

 

وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلٰى مَا لَمْ تُحِطْ بِه۪ خُبْرًا(68

 

قَالَ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ صَابِرًا وَلَٓا اَعْص۪ي لَكَ اَمْرًا(69

 

قَالَ فَاِنِ اتَّبَعْتَن۪ي فَلَا تَسْـَٔلْن۪ي عَنْ شَيْءٍ حَتّٰٓى اُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرًا۟(70

65.  Kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.

66.  Musa ona, öğretilen ilimden bana bir rüşd öğretmen şartıyla sana ittiba edebilir miyim? Dedi

67.  “Sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin.” dedi.

68.  “İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?"

69.  Mûsâ, “İnşallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.

70.   "O halde, dedi, eğer bana tabi olursan ben sana anlatıncaya kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma."

Kelime Açıklamaları

TÂA: طاع

Boyun eğmek, yumuşamak, ağacın meyvesini toplamak, rıza göstermek, bir şeye gücü yetmek, itaat,  taat, muvafakat eden, gönülden davranan. İzin vermek, gönülden , isteyerek davranmak, örfde farz olmayan gönüllü yapılan ibadet, yapılacak faaliyetin tüm araç gereçleri kişide mevcut olması.

VECEDE: وجد

 İstediğini bulmak, elde etmek, bilmek, üzülmek, öfkelenmek, zengin mal sahibi olmak, kainat, yaratmak.Kaybettiklerini bulmak, algılamak, elde etmek, herhangi birini veya herhangi bir şeyi bulmak.

HÂTA : حطا

kuşatmak, himaye etmek, korumak, görüp gözetmek, kavramak, bir işi bütün yönleriyle bilmek, her yanından çevirip kuşatmak, çevre.Bir şeyi tamamen ya da tüm biçimleri ya da koşullarında kavramak ya da bilmek, bir şeyi dışsal ve içsel olarak bilmek, bir şeyin en özelliğine ulaşmak, bir şeyin kapsamlı ve tam bilgisine sahip olmak , bir yol ya da şeyi ihtiyatlı ya da tedbirli ya da sağduyulu bir şekilde takip etmek, önlem almak, emin olmak, en başarılı yolları aramak, en kesin yöntemi almak.

ANEDE:عند

Yakınlık, nezdinde, yanında, sırasında, yan, kenar,  Burada, ile- noktasında, ile,. Bu sözcük, cehalet fikrini ifade eder, ister mülkiyet ya da düşünsel anlamında olsun, aynı zamanda bir rütbe ya da haysiyet ya da fikir, zaman ve yer duygusunu ifade eder. doğru yoldan çıkmak, reddetmek, sapmak, hakkı bilerek reddedip karşı çıkmak, inat etmek, damardan devamlı kan akmak isyankar olmak, direnmek , sınırları aşmak, mekan ve zaman için zarf ,taraf.

ZEKERA:ذكر

Bir şeyi zihninde tutmak, değerlendirmek, değer olarak ortaya koymak,  ezberlemek, hatırlamak, unuttuktan sonra hatırlamak, anmak, yad etmek, Allah’a sena ,tesbih etmek, zikretmek, erkek,  bir kelimeyi müzekker kılmak, görüşmek, müzakere etmek, pasaport, reçete, sağlam söz, sertifika, kılıç vs.nin ağzını çeliklemek, pusat yapmak, şöhret, demir, çelik, kuvvetli.

SEELE: سئل

Sormak, sual etmek, bir şeyi birinden istemek, mesuliyet(sorumluluk

EMERA:امر

Emir, vali, bey, kumandan olmak, emretmek, buyurmak, bir işin yapılmasını istemek, emretmek, talimat vermek, yönetmek, çoğaltmak, tamam olmak, amir, emre uyan, talep, istek, danışmak, meşveret etmek,  kongre, danışma kurulu heyeti. Komuta, yönetici , hakim , otorite ,iktidar ,egemenlik, danışmanlık , istişare ,bekletme, şaşılacak şey, acaib, tuhaf, zor iş, fazlalık, ziyade, bereket. emir, buyruk. hal, durum, iş, olay, konum.

ALEME:علم

Bir şeye işaret koymak, nişan koymak, bilgide ilimde birinden üstün çıkmak, bilmek, hakikati idrak etmek, anlamak, tanımak, bir şeyi yakinen bilip tasdik etmek, öğrenmek, öğretmek, öğrenci. Talebe, bilgin, alim.Âlem, mahlukat, bitki- hayvan vs. sınıfların hepsi, yollarda dikili işaret taşları, bayrak, desen, laik, dini olmayan, mahkemede hüküm sureti.

ASAYE: عصى

Asi olmak, emre itaatsizlik etmek, inat edip emre muhalefet etmek, damarın kanı kesilmemek, kanama olmak, karşı gelmek, müşkül güç zor olmak, şifası güç müzmin hastalık.

ABEDE:عبد

Boyun eğmek, kulluk etmek, itaat etmek, köle olmak, bir şeye yapışıp ayrılmamak, ibadet eden kulluk eden, perestiş  tazimle  Allah’a boyun eğmek. Mabet, hizmet etmek, tapmak, bir şey etkisini kabul etmek, teslimiyetle veya tevazu ile itaat etmek, onaylamak, uygulamak, adamak, kontrol altına almak, bir araya getirmek, esir etmek.

TEBEA:تبع

Bir şeye tabi olmak, ardından izinden yürümek,  uymak, birine ait, mahsus olmak, bağımlılık, taraftarlar .emrine vermek, derslere düzenli devam etmek,  sonuç., netice, akıbet, sorumluluk, ardı sıra, peşi sıra, peş peşe, kovuşturma HUKUK, adli kovuşturma, sürme, devam etme, tarihin seyri, vatandaşlık, tabiiyet, silsile, müteakip, tuzak kurmak, hile yapmak.

SABERA:صبر

Birini bir şeyden alıkoymak, sabretmek, dayanmak, kefil olmak, kefil  vermek, tahammül etmek, dağın tepesine çıkıp oturmak, ağzına kadar doldurmak, biriktirmek, beklemek, toplamak, ölçüsüz tartısız mahsul yığını, kavmin reisi, sakınmak, imtina etmek, geri durmak, sükunet, huzur, dinginlik; sebat, metanet, kendine hakim olma, kendini tutma.

LEDÜNE:لدن

Yumuşak olmak,kıvrak,  zaman ve mekan zarfı olarak kullanılır. Zaman zarfı olduğunda  …de, …da , zaman, vakit, iken  anlamına, mekan zarfı olduğunda ise yanında, nezdinde anlamlarına gelir.

HABERA:خبر

Bir şeyi tecrübe etmek, bilmek, denemek, imtihan etmek, haber vermek, haberleşmek, bir şeyi gereği gibi bilmek, tarihçi, toprağın yumuşak ve gevşek yeri, ekin, sedir ağacı, dağda su biriken yer, hisse, pay, fakih, uzman, eksper, bilir kişi.

ETEYE: اتي

Gelmek, getirmek, birine bir şey vermek ,yerinden söküp almak, yıkmak, bir yerde hazır bulunmak, kendi yolunu izleyerek gelen sel, kavme intisap etmek, olur tarafından gelmek, yoluna girmek, gelmesini istemek, işlek yol, geçit, yarışın bittiği yer, getirmek, geçmek, rastlamak, yapmak, işlemek, varmak, sürdürmek, ortaya koymak, göstermek, artırmak, üretmek, ödemek, ulaşmak, olmak, sollamak, yakına çek, gitmek, vurmak, karşılamak, katılmak, meşgul olmak, işlemek (örn. suç), üstlenmek.

RAŞEDE: رشد

Doğru yolu bulup girmek,muvaffakıyyet, başarı, sulûk eylemek, irşad etmek, çocuğun reşit olduğuna karar vermek, danışmak, hak yolunda müstakim olan, akıllı, baliğ olan, erginlik, reşitlik, mürşit, delil, vaiz, rehber.

HADESE:حدث

Vaki olmak, yoktan var olmak, yeni olmak, bir şeyi yeniden meydana getirmek, icat etmek, haber vermek, konuşmak, açıklamak, sözcü, söz, hadis rivayet etmek, insanın başına gelen olay/bela, olay, hadise

KEYEFE : كيف

Nasıl, nice, sorularda kullanılan bir kelime, gibi, öyle, hal, mizaç, kapris, arzu, durum, kalite, nicelik, şekil, elbiseye vurulan yama, istediğin gibi.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu