Okuyuş

İSRA SURESİ 53-57. AYETLER

İSRA SURESİ 53-57. AYETLER

23.06.2020

53)وَقُلْ لِعِبَاد۪ي يَقُولُوا الَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوًّا مُب۪ينًا

 

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْۜ اِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَك۪يلًا(54

 

وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّ۪نَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُورًا(55

 

قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلًا(56

 

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَس۪يلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۜ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا(57

53.  Kullarıma söyle: En güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarına girer/bozar. Doğrusu şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.

54.  Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse/dilemeniz Allah’ın dilemesine uygun düşerse size merhamet eder, dilerse/dilemeniz Allah’ın dilemesine uygun düşmezse size azap eder. Biz seni, onların üzerine vekil göndermedik.

55.  Rabbin göklerde ve yerde kim varsa hepsini en iyi bilendir. Andolsun ki biz, nebilerin bir kısmını , bir kısmına  faziletli  kıldık, Davud'a da Zebur'u verdik.

56.  De ki: "Allah’ın berisinden zannettiklerinizi  yalvarın/çağırın; onlar ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de başka bir yana çevirebilirler/değiştirebilirler.

57.  Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O´nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

Kelime Açıklamaları

HÂLE: حال

Bir halden diğer hale geçmek, değiştirmek, bir şeyin değişime uğrayıp başkasından ayrılması, üstünden bir yıl geçmek, çevirip kuşatmak, bir şeyin dolayı, çevresi, iki şey arasındaki engel, ayrılık, imkan, perde germek, tuzak, takriben.*

RACÂ: رجا

Ummak, ümit etmek, korkmak, konuşurken tutulmak, kuyu-gök ve benzeri şeylerin kenarı, tehir etmek,  geri  bırakmak, rica, taraf, yan, dilek, niyaz.

HASENE : حسن

Güzel olmak, yakışıklı olmak, bir şeyi iyi, güzel etmek, bilmek, zinetlendirmek, süslemek, iyi sonuç, güzel akıbet, nimet, beğenme, zafer ve şehadet.

FEZALE: فضل

Fazilette galebe gelmek, birine iyilik etmek, lütuf, fazla, artık, büyük nimet, ziyade, fazlalık, hikmet, iffet, şecaat, akıl. Bir şeyde çok iyi olmak, seçmek, ayırt etmek, ayırmak, üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak, kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak.

BAĞIYE: بغي

 Ne olduğunu anlamak için iyice bakmak, haddi aşmak, ileri gitmek, yanlış haksız davranmak, azgınlık etmek,  istemek, arzu etmek, aramak, uygun olmak, layık olmak, gerekmek, yakışmak, isyan , kibir, fesat, çok yağmur, kanundan dışarı taşmak, haktan ayrılmak, istemek, zulüm, kendi için bir şeyi istemesini arzulamak, cinayet, suç.

AZABE:عذب

Susuzluğun şiddetinden yemeği terk etmek, meyletmek, bir şeyden çekinip geri durup feragat etmek, işkence ve azap, azap, ceza , işkence, nefse ağır gelen her şey.  

DAÂ:دعا

Birini çağırmak, bir şeyin gelmesini istemek, davet, teşvik etmek, dua etmek, iddia etmek, binayı tamamen yıkmak, davete icabet etmek, desteklemek, takviye, gerektirmek, yemin , ziyafet, harp çığırtkanı, kışkırtıcı, çağrışım, zayıf, harap, viran, yıkılacak gibi; neredeyse çökecek) düşecek, eğik, meyilli.

KEŞEFE:كشف

Bir şeyi örten perdeyi kaldırarak açığa çıkarmak, bir şeyi  gizleyen örtüyü açmak, günahlarını kötülüklerini ortaya dökmek, Allah üzüntüsünü gidermek, bir şey açığa çıkmak, sıvamak, keşfetmek, kaşif, keşif ile ilgili, keşif amaçlı anlamaya yönelik, gizleyen veya örten şeyi kaldırmak, izci, öncü, izhar etme,  vahiy, icat, buluş

RAHEME:رحم

Birine merhamet etmek esirgemek,  affetmek, bağışlamak, rahim, akraba , akrabalık bağları, hayır iyilik ve nimet, severek ve acıyarak korumak, merhamet, rahmet edilene iyilik yapmayı gerektiren bir hassasiyet/duyarlılık, incelik, duyarlılık, ihsan, rahim, döl yatağı, akrabalık,  yakınlık, birinin hükmü altında olmak, Rahman-rahmeti bol olan, esmaül hüsnadan, merhum, rahmetli.

MELEKE:ملك

Malik olmak, istila etmek hükmetmek, bir şeyi birine mülk eylemek, köle mülkiyeti, kendisinde tasarruf edebilecek şeyleri güç ile ele geçirmek, güç, sahip olmak, biri kendi nefsine hakim olmak, kendi kendini kontrol etmek, padişah, melik, malik, melek, melaike, meleke, kabiliyet, istidat, idare altında olan şey, imparatorluk, memleket

ŞÂE: شاء

Dilemek, istemek, sevk etmek, muzdar ve mecbur kılmak, nesne, şey,eşya,  mevcut olan, irade, arzu, azar,azar, yavaş yavaş.

ŞETANE:شطن

Hayvanı uzun iple bağlamak, muhalefet edip uzaklaştırmak, hak vs. uzak olmak, şeytanlaşmak,  hayvan bağlanan yada kuyudan su çekilen uzun ip, derin kuyu, azgın şerir kimse, bir çeşit pis yılan, susuzluk, şeytan.

ZAAME: زعم

Sanmak, doğru sanmak, inanmak, söylemek, yalan söylemek, vadetmek, kefil olmak, bir kavme emir sultan olmak, reis olmak, liderlik, iddia, fikir, görüş, itaat etmek.

NEZEĞA: نزغ

İnsanların arasını bozarak birbirine düşürmek, vesvese vermek, el veya silahla vurmak, gıybet etmek, günahlara teşvik  etmek, dürtme, kötü söz, 

ZEBERA:زبر

Taşları üst üste koymak, büyük demir parçası, söz söylemek, bedeni- cismi büyük olmak, yiğit olmak, şiddetli,yazı, kavi, akıl, görüş, söz, taş, örs, , kuvvetli ve şiddetli adam, fırka, yazılmış şey. Hikmet yüklü sayfalar. Silinmez korunaklı kayıt Hikmet yüklü sayfalar. Silinmez korunaklı kayıt.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu