Okuyuş

HUD SURESİ: 8. AYET

HUD SURESİ: 8. AYET

22.05.2018

وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَى أُمَّةٍ مَّعْدُودَةٍ لَّيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ أَلاَ يَوْمَ يَأْتِيهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿٨

Onlardan azabı hazır bir topluluğa tehir etsek “onu hapseden nedir?” derler. O geldiği gün onlardan geri çevrilmez. Alay ettikleri şey kendilerini kuşatır.

Kelime Açıklamaları

EHARA: اخر

Yarın, Geri bırakma, saati geri alma, iki şeyden diğeri ,öteki, benzeri, başkası,  son, uç, arkada-geri  kalmak, nihayeti bitimi, erteleme, geciktirmek, sonradan gelmek, sonuncu, esmadan, yolun sonu, son durak, ahiret, gelecekle, ahiretle ilgili,  hepsinden her şeyden sonra, bugünden sonra yarın, ölüm sonrası, bir şeyin arkadan sonu, veresiye ile satmak, anayurt, yakın zaman.

ÜMMÜ: ام

Ana olmak, imam olmak, önder, millet, ümmet, cemaat, çeşitli hayırları üstünde toplayan adam veya topluluk, başkan olmak, devletleşmek, kastetmek, ön, ön taraf, kavmin reisi, delil, yol, vakit ve müddet, kaynak, ümmet, delil, beyin, dünya .

ADEDE:عدد

Saymak ,birini  dost sanmak zannetmek, gerekli şeyleri hazırlamak, hazır kılmak, ölünün güzel şeylerini  anmak, adedi çok olmak, sayışmak, sayım, vergi, sıra , nöbet, adet, miktar, sezon, bir şeyi hazır olup beklemek, kesilmeyen pınar vs. Suyu, bir şeyde çokluk,  zaman, mühimmat, benzer, eş

HABESE: حبس

Hapsetmek, herhangi bir yere gitmekten alıkoymak, tutmak, men etmek, dolma kalem, bir şeyi diğer şeyle örtmek, ihata etmek, kaplamak, suyu tutan kap, sözde duraklamak, kendini bir şeye vakfetmek, havuz, bent, set, yatak, çarşaf, dil tutukluğu, vakıf.

SARAFE: صرف

Bir şeyi çevirmek, bir halden başka hale çevirmek,  döndürmek, işçiye yol vermek, harcamak, kelimeleri birbirinden çekim yapıp türetmek, açıklamak, beyan etmek, tekrar tekrar açıklamak, izah etmek,  işe yön vermek, idare etmek,  ayrılmak, vazgeçmek, terk etmek, sarraf, halis, sırf, kırmızı boya, kurşun, tecrübeli görmüş geçirmiş, tövbe, köpüğü durulan –sakinleşen süt.

HÂKA: حاق

Çevirmek, ihata etmek, bir iş arız olup ayrılmamak, kuşatmak, muhafaza etmek, açlığın şiddeti, haset etmek, alay ettikleri akıbetin pençesine düşer, kendi tuzağına kendi düşer.

HEZEE: هزا

Alay etmek eğlenmek, hafife almak, maskaralığa almak,  bir şeyi kırmak, şiddetli soğuğa girmek, içinde serap olup aldatan çöl, ölmek, gülünç duruma düşürmek.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu