Okuyuş

MUTLULUK NEREDE?

MUTLULUK NEREDE?

26.12.2021

MUTLULUK NEREDE?

Allah insanı en güzel şekilde yaratmış. Hayata tutunacak en önemli özellikler olarak akıl,  irade ve sağduyu vermiş. Duyularla donatmış. Akıl ile anlama, irade ile yönetme ve yönlendirme, sağduyu ile de iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme yeteneği vermiş.  Duygular ile sevgi, merhamet, şefkat zıt olarak da öfke, kin, nefret ve kızgınlık duygularını giydirmiş.

Her bir özellik yerinde ve zamanında kullanılırsa insana özgüven, cesaret ve mutluluk verir.  Yerinde ve zamanında kullanılmayan, yersiz öfke, kin ve kızgınlık acı, ıstırap ve mutsuzluk olarak geri dönüş yapar.

ALİ İMRAN/134: “Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah ihsan sahiplerini sever.”

                Aile vermiş. Asla reddetmeyeceği gerçek olarak.  Ben olabilmem için yani dünyaya gelen bir birey, insan olabilmem için bir anne ve babaya ihtiyaç vardır. Bir anne ve babanın onlarca çocuğu olabilir ama bir çocuğun tek babası ve onu karnında büyütüp doğuran tek annesi olur. Her ne kadar bir çocuk/genç o anne babanın dışındakileri bu vasıflarla vasıflarsa da asla gerçek olamaz.

AHZAP/4: “Allah, bir adamın (göğüs) boşluğunda iki kalp yaratmadı ve zıhar yaptığınız (sen bana, annemin sırtı gibisin dediğiniz) eşlerinizi, sizin anneleriniz yapmadı; evlatlıklarınızı da sizin öz oğullarınız kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınıza gelen sözlerinizdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir.”

NİSA/1: “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden, bu ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. İsmi hürmetine birbirinizden dilekte bulunduğunuz o Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Çünkü Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.”

                Bir insanın ancak tek annesi ve tek babası olur. Beğense de beğenmese de. Ve akrabalık bağları üzerinde Allah önemle duruyor. Soyunu yok sayan soysuz kalıyor. Anne yarısı teyze, baba yarısı amca, hala, dayı, anneanne, babaanne ve dedeler, nereden geldiğimiz, huylarımız, korkmadan içimizi açacağımız, bizi kınamadan kendindeki huylarla özleştiren, bize destek veren aile içi iletişim. Aile dışındakileri, arkadaşları her ne kadar anne, baba, dayı, hala diye vasıflandırsak da asla gerçek olamaz. Kan bağı fıtrat ve genler değiştirilemez, reddetsek de yok edemeyiz.

                Bazı anne babalar var; eğitemedikleri, güç yetiremedikleri ve zamanında ve yerinde müdahale edemedikleri yavrularını evlatlıktan reddederek kendilerini temize çıkarıyorlar.   Bu sadece bir söz ve eylemdir, asla gerçek olmayan. O çocuk/genç yanlış yaptığında ya da mükâfatlandırılacak bir eylem ortaya koyduğunda ya da öldüğünde anne baba adıyla çağrılacak. Bu anne babanın vicdanında o çocuk hep vardır, dil reddetse de kalp hep içinde taşır, yok olamaz silinmez.

                Unutulan vicdanlar ve örnek oluşturacak roller.  Şu anda tüm dünya toplumlarında ve içinde yaşadığımız bizim topluğumuzda roller karmaşası yaşıyoruz. Sanki bu dünyaya bir kere geldik hiçbir sorumluluğumuz yok, yemek gezmek eğlenmek için var olmuşuz gibi bir bakış açısı hâkim olmuş. Bu bakış aileyi parçalıyor. Daha da önemlisi insan onu en güzel şekilde yaratanı unutuyor. Vicdanlar köreliyor, sağduyunun sesi kısılıyor; sevgi, merhamet ve şefkat duyuları yok edilmeye çalışılıyor.

                “Tek ve sadece ben” egosu kendi dışında tüm aileyi ve onu düşünen ona değer veren tüm aile fertlerini harcıyor.

MEARİC/11-14: “O suçlu kişi, o günün azabından (kurtulmak için) oğlunu (çocuğunu), hanımını (eşini), kardeşini, kendisini koruyup barındıran yakınlarını ve yeryüzünde kim varsa hepsini kendisini (azaptan) kurtarması için fidye vermek isteyecektir.”

Oysa Allah her bir insanı en güzel şekilde yarattı, ona imkân verdi. Bir aileye bir bebek geldiği zaman, mutluluk bereket gelir. Anne için uykusundan, yemeğinden ve kendi vücudundan önce evladının sağlığı, uykusu ve doyması gelir. Babanın da artık tek amacı vardır. İyi bir baba olmak ve çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak onu hayata hazırlamak.

Roller çatışıyor, karışıyor çocuk öyle şımartılıyor, öyle yüceltiliyor ki kimi rol model alacağın şaşırıyor. Aile içinde kimin anne kimin baba olduğu belli olmayan sadece isim olarak var olan anne baba. Dijital bir ortam her şey parmak ucunda. Işıklardan ibaret sanal bir dünya. Anne sokaklarda kafelerde gezmelerde yemekler bir tıkla kapıda. Doğallığını kaybetmiş, mutfaklar işlevini yitirmiş. Telefondan, tabletten, bilgisayar ve internetten daha değerli bir şey kalmamış hayatlarında. Çocuk oyununa öyle dalmış ki anne acılar içinde kıvransa nasıl olduğuna bakacak ne zamanı ne de içinde bir acıma duygusu var. Ailece bir kahvaltı ya da hoş sohbetle bir akşam yemeği hayal. Kafeler restoranlar, fast footlar tıklım tıklım. Davetler misafirler evlerde değil o mekânlarda kabul görür.

TEKVİR/26: “Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?”

İnsanların birkaç saat eğlenmesi için kredi çekilip borca girilerek yapılan bir düğün. Borç batağında yapılan bir düğün ile kurulmuş tozpembe bir evlilik. Ve bu evlilikten doğacak olan çocuğun aynı aşamalardan geçmesini izlemekle son bulan bir ömür. Bu gidiş nereye?  Bundan nasıl çıkılır? Mutluluk nerede nasıl yakalanır?

Mutluluk evi ve ailesiyle bağını koparmayan annede. Çalışsa bile evine hâkim çocuklarının başında mutfağında yemek ve sevgi pişen bir anne. Zamanında evine gelen, geldiğinde sevgiyle karşılanan eşiyle çocuklarıyla bir babada. Anne babasına saygılı, onları kendilerine rol model alan nerde ne yapacağını öğrenen ve yapan hayatlarında telefon, bilgisayar tablet olsa da birinci sırada olmayan birer alet olduğunu bilen çocuklarda. Akrabalık bağları koparılmamış, büyüklerin saygı gördüğü, sözlerinin ve görüşlerinin dinlendiği küçüklerin daima korunup sevildiği büyük ailelerde.

Öyle olmasaydı küçülen dünya, bozulan küçülen aile mutluluk getirirdi. Oysa haberler ölüm, ıstırap birbirini kandıran dolandıran aile bireyleriyle dolu.

Önce sevgi ile büyük aile olmak duası ve ümidi ile…

HANİGÜN