Okuyuş

KEHF SURESİ 60-64. AYETLER

KEHF SURESİ  60-64. AYETLER

15.12.2020

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِفَتٰيهُ لَٓا اَبْرَحُ حَتّٰٓى اَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ اَوْ اَمْضِيَ حُقُبًا(60

 

فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَاتَّخَذَ سَب۪يلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا(61

 

فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتٰيهُ اٰتِنَا غَدَٓاءَنَاۘ لَقَدْ لَق۪ينَا مِنْ سَفَرِنَا هٰذَا نَصَبًا(62

 

قَالَ اَرَاَيْتَ اِذْ اَوَيْنَٓا اِلَى الصَّخْرَةِ فَاِنّ۪ي نَس۪يتُ الْحُوتَۘ وَمَٓا اَنْسَان۪يهُ اِلَّا الشَّيْطَانُ اَنْ اَذْكُرَهُۚ وَاتَّخَذَ سَب۪يلَهُ فِي الْبَحْرِۗ عَجَبًا(63

قَالَ ذٰلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِۗ فَارْتَدَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمَا قَصَصًاۙ(64

60.  Musa fetasına demişti ki: "Durmayıp ya iki denizin/deryanın birleştiği yere varacağım veya uzun bir zaman/ölünceye kadar yürüyeceğim."

61.  İkisi, iki denizin/deryanın birleştiği yere varınca, hûtlarını unuttular, denizde onun yolu serap oldu.

62.  Hedefe varınca/orayı geçip gidince fetasına: “gıdamızı getir” dedi. Bu işarete yolumuzda karşılaşmıştık.

63.  Gördün mü, dedi, kayaya/sahra sığındığımız vakit hûtu unuttum. Onu anmamı/değerlendirmemi, bana ancak şeytan unutturdu.  Acayip biçimde deryanın içinde yolunu tuttu!

64.  İşte dedi: aradığımız o ya, bunun üzerine izlerini takip ederek gerisin geri döndüler.

Kelime Açıklamaları

NESÂ: نسا

Bir şeyi terk etmek, bir şeyi unutmak, unutturmak, iş işleyen işini terk etmek, birinin siyatik sinirine vurmak, kadınlar, unutulmuş izi silinmiş şey, kavmi arasında değersiz sayılan adam,kadınlar anlamında imraetü kadın kelimesinin çoğuludur, feminizm.

NESABE : نصب

Bir şeyi dikmek, nasip alameti koymak, tayin etmek, yorulmak, bitkin düşmek, dikilmek, kalkmak, yola dikilen belirti taşı, nişan, makam , görev , vazife, dolandırıcı, hilekar, hırsız, tapınmak için dikilen put, dert, illet, hastalık, abide, anıt, milli piyango, bıçağa sap yapmak, hile yapıp kandırmak

ACEBE:عجب

Şaşmak, hayret etmek, yadırgamak, sevmek , hoşlanmak, hayran olmak, birini acayip bir şey şaşırmasına sebep olmak, hayret etmek, sebebi bilinmeyen şey, kibirlenmek ,beğenmek, imrenmek,   taaccüp,

EVEYE: اوى

İnmek, konmak, sakin olmak, sığınmak, acımak, merhamet etmek, dönmek, toplanmak, yanına almak, yara iyileşmesi yakın olmak, barınak, korumak, barındırmak, ağırlamak, ev, ikametgah, mesken, mola, istirahat yeri, bir yere yerleştirmek.

LAKIYE:لقى

Yüzüne felç indirmek, karşı karşıya getirmek, haber iletmek, bir şeyi görüp karşılaşmak, atmak, salmak, bırakmak,  bulmak. biriyle karşılaşıp buluşmak, sual ,soru sormak, ders vermek, bir adama kavuşup buluşmak, mülakat. sözünü dinleyecek, sayacak, sözünü tutacak insanlar bulmak, elde etmek, ele geçirmek, fırlatmak, götürmek, sunmak, arz etmek, hakkında açıklamada bulunmak, beyanat vermek, kendini bırakmak, teslim etmek, üstlenmek, sorumluluğu kabul etmek, dikkat etmek, dikkatini yöneltmek, otomatik, kendiliğinden olan, kendi isteği ile  zorlama olmaksızın olan.

SEBELE:سبل

Yolun yolcusu çok olmak, engelsiz dosdoğru yol, işlek olmak, perde vs.yi aşağı salıvermek, bulut yağmur inzal etmek, göz yaşını azar azar akıtmak, ekin başı, başak, açık büyük yol, hüccet, çare, günah, umumi su içme yeri, yolcu, evsiz yurtsuz çocuk. 

CÂZE:جاز

Müsamaha edilmek, caiz olmak ,tesirli olmak, etkili olmak, aşmak, geride bırakmak, icazet vermek, birini bir yerden diğerine savuşturmak, geçirmek, fikri gerçekleştirmek, affetmek, hoş görmek, ödül, pasaport, ruhsat, izin, veli, vâsi, avukat, gidip gelmek, bir yerden geçip gitmek, nahiye,  saray, kale

BEHARA:بحر

Deniz, yeri yarmak, çukuru genişletmek, korkudan şaşırmak, hastalıktan suya doyamamak, denize açılmak, ilim servet  vs.de derinleşmek,  okyanus, buhran, krizi koma, geniş yer.

BAĞIYE: بغي

 Ne olduğunu anlamak için iyice bakmak, haddi aşmak, ileri gitmek, yanlış haksız davranmak, azgınlık etmek,  istemek, arzu etmek, aramak, uygun olmak, layık olmak, gerekmek, yakışmak, isyan , kibir, fesat, çok yağmur, kanundan dışarı taşmak, haktan ayrılmak, istemek, zulüm, kendi için bir şeyi istemesini arzulamak, cinayet, suç.

BELEĞA:بلغ

Vasıl baliğ olmak, iş gayesine varmak, çocuk buluğa  ermek, ağaç meyve vermeye başlamak, haber etmek, bir şeyi ulaştırmak,ulaşmak, çağrı veya kararı tebellüğ etmek, belagat ilmi, ültimatom, meblağ, miktar,mesaj, haber, bildiri, lisanı fasih beyanı güzel olmak, ilan, tebliğ. 

KASSA:قصص

Bir şeyi kırmak, kesmek, ölü birine yakın olmak, birine bir haberi anlatıp bildirmek, izini takip etmek, kısas hakkını almak yahut istemek, tetebbu edip araştırmak izini sürmek, kısas, ikab, ceza, ödeşme, makas, hikaye, destan, cümle,  durum, haber, iş,  ses.

CEMEA:جمع

Dağınık şeyi toplamak, biriktirmek, Cuma namazı kılındı, bir iş üzerinde birleşmek, ittifak etmek, toplamak,  cemiyet, toplantı, federasyon, halk, hepsi, bütün, asker, icma.iki şeyin birleşmesi, bir araya getirmek,

ĞADÂ : غدا

Sabah vakti gelmek veya gitmek, erken davranmak, sabah kahvaltısı, gıda, öğle yemeği, bir işi erkenden yapmak, yarın, fecir vaktiyle güneşin doğma vakti arasındaki zaman.

FETEYE: فتى

Kerem ve cömertlikte üstün gelmek,fetva,fetva, görüş,  delikanlı yiğit olmak, kızın çocukluk çağının geçtiği hükmolunmak, genç yiğit olmak,  hizmetçi, uşak,  , köle, cariye,, genç kız veya kadın.

BERAHA: برح

Bir şeyi açıkça hiçbir şeyi gizlemeden yapmak, vazgeçmemek, öfkelenmek, ayrılmak, terk etmek, iş açığa çıkmak, gizliliği zail olmak, yormak, eza etmek, şiddet, yorgunluk, meşakkat.

ESERA: اثر

Hadis nakletmek, rivayet etmek,izinden gitmek, peşinde,  , ikram etmek, ağırlamak, iyisini kendisine seçmek, azmetmek, bir iş için başka işleri bırakmak, etkilemek, alamet, iz, eser, arta kalan şey, darbı mesel, istemek, talep etmek, sabit olmak. büyük sıkıntı, bela.

SERABE: سرب

Çıkmak, görünmek,  kendi başına gitmek, aşağı doğru gitmek, meyilli mekan, su akmak, göz yaşlanmak, sıcak günlerde gün ortasında çölde su gibi görünen düzlük, gizli yol, izbe, put(ensap),  vahşi hayvan ini, tünel, çölde su gibi parlayan şey.

MEZAYE: مضي

Gelip geçen, olup biten şey, geçmek, gitmek, gidiş, alışveriş vs. yi yürütmek,  ölmek, devam etmek, bir işi infaz etmek, tamamlamak, yerine getirmek, icra etmek, infaz etmek, ileri geçme, mazi, keskin kılıç.

HAKABE: حقب

Çanta heybe vs.yi yüklemek, bir şey zapt olunmak, hapsolunmak, fasit olmak, bozulmak, biriktirmek, saklamak, günaha irtikap etmek, uzun müddet, seneler. yağmursuz yıl, verimsiz. bayatlama güçlüğü.

HÂTE: اتح

Kuş vs.re bir şeyin etrafında dönüp dolaşmak, bir kimseyi kahretmek ve alçak düşürmek, birine hilekarlık yapmak, dev balık, balina, soman balığı. Balık, Bir kişiyi veya bir şeyi korumak / muhafaza etmek, güvenli tutmak, ona bakmak, bir kişiyi veya şeyi savunmak, bir şeye sık sık dikkat etmek, birisinin eşyalarını önemsemek veya ona saygı duymak, bir kişiye şefkat duymak, işlerini üstlenmek , denetlemek , yönetmek, belli bir mesafeye çekilmek, ayrılmak ve karşı çıkmak, ilgilenmek ve korumak (akraba bağı), kendine doğru çekmek veya malını sıkıştırmak ve korumak, bir şeyi kuşatmak, inşa etmek bir şeyin etrafındaki bir duvar, kişinin pusulası veya gücü içinde olan ve bir şeyi veya meseleyi önemseyen, bir şeyi tekelleştirme.

SEFERA: سفر

Bir şey zahir olmak, açığa çıkmak, örtüyü kaldırmak, gün ağarmak, yolculuk,  sefere çıkmak, meydana çıkarmak, tefrik etmek, dağıtmak, sefirlik(elçilik), katip, büyük kitap, Tevrat’ın bölümlerinden her biri,(her ne kadar Tevrat verdiği bilgileri ispatlıyorsa da, cahil kişi neredeyse onları algılamaktan , tıpkı onu taşıyan eşek gibi uzaktır), yazıcı melekler, süpürülen şey.

SAHARA: صخر

Bir yer çok kayalık olmak, büyük kaya, kupa, demirin birbirine vurma sesi, sert taş.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu