Okuyuş

İSRA SURESİ 61 -65 . AYETLER

İSRA SURESİ 61 -65 . AYETLER

06.07.2020

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ قَالَ ءَاَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ ط۪ينًاۚ(61

 

قَالَ اَرَاَيْتَكَ هٰذَا الَّذ۪ي كَرَّمْتَ عَلَيَّۘ لَئِنْ اَخَّرْتَنِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُٓ اِلَّا قَل۪يلًا(62

قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَاِنَّ جَهَنَّمَ جَزَٓاؤُ۬كُمْ جَزَٓاءً مَوْفُورًا(63

 

وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا(64

 

اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ وَك۪يلًا(65

 

61.  Bir zaman meleklere: "Adem'e secde edin!" demiştik. Secde ettiler, yalnız İblis etmedi: "Ben çamur olarak yarattığın kimseye secde eder miyim? dedi.

62.  Şu benden üstün yaptığını gördün mü? Andolsun, eğer beni kıyam gününe kadar ertelersen, onun zürriyetini, pek azı hariç kökünden koparıp sürükleyeceğim/ kumandam altına alacağım dedi.

63.  Git, dedi, onlardan kim sana uyarsa/tabi olursa cezanız cehennemdir, mükemmel bir ceza!/ tam suça göre ceza."

64.  Hem onlardan gücün yettiğini sesinle oynat, süvarilerin ve piyadelerinle üzerlerine bas gürültüyü, ve mallarına evlatlarına ortak ol ve onlarla va'dler yap, fakat Şeytan onlara bir aldanıştan başka ne va'd eder?

65.  Doğrusu o benim kullarım yok mu? Senin onlar üzerine hiç bir saltanatın yoktur, vekil olarak Rabbin yeter.

Kelime Açıklamaları

VEADE: وعد

Birine söz vermek, sözle vadetmek, yerden bol bitki vs. ummak, sarp ve sert yer, korkulu yer, vaadleşmek, sözleşme zamanı ve mekanı, randevu, muayyer vakit, sözleşme vakti,  ahit, birini bir şer vs. ile tehdit etmek korkutmak.

TÂA: طاع

Boyun eğmek, yumuşamak, ağacın meyvesini toplamak, rıza göstermek, bir şeye gücü yetmek, itaat,  taat, muvafakat eden, gönülden davranan. İzin vermek, gönülden , isteyerek davranmak, örfde farz olmayan gönüllü yapılan ibadet, yapılacak faaliyetin tüm araç gereçleri kişide mevcut olması.

SECEDE: سجد

Huşu tevazu ve tezellül ile boyun eğmek, alnını yere koymak, başını aşağı indirip eğilmek, mescit, cami, yeryüzü, hizmet, Kâbe, secde edilen her yer

RACELE: رجل

Ayağına isabet etmek, adam, ayak, saç dalgalı olmak, birini piyade (yaya) kılmak, kuvvetlendirmek, ayaklandırmak, mühlet tanımak, piyade, topuktan aşağı ayak. erkeklik, dayanıklı sağlam adam, kendi ayağı üzerinde durmak, hazır cevap, başına buyruk olmak, kadın erkek gibi olmak, erkekleşmek,

SELATA:سلط

Hakimiyet ve kudret vermek, , yetki, musallat etmek, birini bir şeye tahrik etmek, teşvik etmek, hükmü altına almak, yönetmek, padişah, sultan, hüccet, vali, burhan, delil

ZERRA: ذرر

Toprak vs. yi saçmak, tohum ekmek, bitki ucunu yerden çıkarmak, güneş ışığında görünen tozcuklar, nesil, zerre, otom, molekül, zürriyet, iyon, göz otu, sürme.

RAAYE:راى

Görme duyularıyla görmek, tefekkürle kalple görmek, akıl ile idrak etmek, bir şeye inanmak, itikat etmek, sonunu düşünmek, rüya, düş görmek, birini alim sanmak, bilmek. Yere bayrak dikmek.riya gösteriş yapmak, aynaya bakmak, riyakar, akciğer, zatüre,  inanç, akıl, görüş, tedbir, fikir, teklif

ŞERİKE:شرك

Ortağı olmak, şerik koşmak, sosyalizm, şirk, hisse, birden fazla tanrıya inanmak,   müşterek, umumi, abone, birden fazla anlamlı, iki malın birbirine karşılaştırılması, müşrik, ortakların her biri.

VEKELE:وكل

Bir işi tamamen birine sipariş edip ısmarlamak, birini kendi görüşüne, haline terk etmek, birini vekil kılmak, bir işte birine itimat edip  güvenmek, bir işte aciz olduğunu gösterip onu yapmayı başkasına verip güvenmek, güven, itimat, tevekkül, vekillik, bekçi,  vekalet, temsilci, koruyucu,

 

TEBEA:تبع

Bir şeye tabi olmak, ardından izinden yürümek,  uymak, birine ait, mahsus olmak, bağımlılık, taraftarlar .emrine vermek, derslere düzenli devam etmek,  sonuç., netice, akıbet, sorumluluk, ardı sıra, peşi sıra, peş peşe, kovuşturma HUKUK, adli kovuşturma, sürme, devam etme, tarihin seyri, vatandaşlık, tabiiyet, silsile, müteakip, tuzak kurmak, hile yapmak.

EHARA: اخر

Yarın, Geri bırakma, saati geri alma, iki şeyden diğeri ,öteki, benzeri, başkası,  son, uç, arkada-geri  kalmak, nihayeti bitimi, erteleme, geciktirmek, sonradan gelmek, sonuncu, esmadan, yolun sonu, son durak, ahiret, gelecekle, ahiretle ilgili,  hepsinden her şeyden sonra, bugünden sonra yarın, ölüm sonrası, bir şeyin arkadan sonu, veresiye ile satmak, anayurt, yakın zaman.

ZEHEBE:ذهب

Yürüyüp gitmek, geçip gitmek, ölmek, yönelmek, kabul etmek, gidermek, izale etmek, iletmek, götürmek, altın

MELEKE:ملك

Malik olmak, istila etmek hükmetmek, bir şeyi birine mülk eylemek, köle mülkiyeti, kendisinde tasarruf edebilecek şeyleri güç ile ele geçirmek, güç, sahip olmak, biri kendi nefsine hakim olmak, kendi kendini kontrol etmek, padişah, melik, malik, melek, melaike, meleke, kabiliyet, istidat, idare altında olan şey, imparatorluk, memleket

CEZÂ-CEZEYE: جزي

Yetmek, kifayet etmek, karşılığını vermek, yerini tutmak,sevap, ikap, ihtiyaç bırakmamak, mükafat vermek,ödemek, cezalandırmak,yerden alınan haraç azınlık vergisi, sıkarak alacağını istemek,  yeten ,kafi gelen.

KERAME: كرم

Bir şeyi  aziz ve kıymetli olmak, cömert olmak, iyi ve ahlaklı olmak, yer bereketli mahsul vermek, bulut çok yağmurlu olmak, birine hürmet ve tazim göstermek, yakışmayan şeyden kaçınmak, şeref, azizlik, kerim olan bir şeyi istemek, kıymetlisini aramak, toprağı temiz ve mümbit yer.

KEFÂ: كفا

Bir şeyi birine yetiştirmek, yettirmek, yerine geçmek, korumak, onunla kanaat etmek, bitki boylanıp uzamak, kifayet, yetecek kadar, yağmur.Kifayet, bir şey birine yetmek, yerine geçmek, korumak, bir şeyle yetinmek, onunla kanaat etmek, bitki boylanıp uzamak, kafi, yeterli.

BELESE : بلس

Ümitsiz olmak, şiddetli zorluktan doğan üzüntü, iblis, şiddetli sıkıntıya düşüp sustuğu ve kendini ilgilendiren şeyleri unutan kişi, tükeniş, hayret etmek ve dehşete düşmek, üzüntü ve kederden susmak, hayrı az olmak, plastik, yüzünü ekşitmek,

HAYELE: خيل

Zannetmek, hayal etmek, sanmak, yer çeşitli bitkilerle bezenmek, bulut yağmuru yağdırayazmak, bir şeyi örtmek, kibirlenmek, bir şeyi hayal tasavvur etmek, vehim, zan, insanın kendinde bir üstünlük olduğunu hayal ederek büyüklük taslaması, at, at sahibi, aynada suret, süvari,  hayal, hayal, kibir, atlı, layık, çadır.

FEZEZE : فزز

Uzaklaşmak, vaz geçmek, birinin içine korku koyarak yerinden rahatsız etmek, yalnız kendi başına kalmak, galip olmak, yara sulanıp içine akmak, bir şey sebebiyle alev gibi yanıp kararsız olmak, birini yerinden çekip atmak, korkmak, korkutup ürkütmek, yerinden oynatmak, sürüp çıkarmak, buzağı.

VEFERA : وفر

Tam ,eksiksiz şey, genişletip çoğaltmak, bollaştırmak, namusunu tam korumak, mal meta çok olmak, bir şeyi  bol ve tamam kılmak, hakkını tam almak, zenginlik, çokluk, bolluk, dört dörtlük.

SÂTE : صات

 Bağırmak, seslenmek, rey vermek, oy atmak, meşhur namlı olmak, şöhret, yankı, gizlenerek ve siperlenerek gitmek

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu