Okuyuş

FARKINDALIK

FARKINDALIK

12.11.2021

FARKINDALIK

TİN/4: ''Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık.”

TEĞABÜN/4: ''Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı.”

SAD/7:  “O Allah yarattığı her şeyi güzel yapandır.”

SECDE/9: “Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak organları yarattı.”

İnsan en güzel şekilde yaratılmış ve yüce yaratan kendi ruhundan üflemiş can vermiş. Akıl, irade, güç kuvvet vermiş. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme yeteneğini koymuş o ruha, o bedene. Tam ve bütün.  Acıkır, doyar. Ağlar sonra güler. Ya üzülürsün ya da sevinir, aç veya tok iki durum aynı anda olmaz, olursa bozukluk baş göstermiş demektir. Duyguların çelişmesi, kendi iç dünyasıyla çelişmesi artık bozulmanın başladığını ve kendimizi bir sorguya bir özeleştiriye çekme zamanının geldiğini gösteriyor. Neden bu hâle geldik?

                Bastırılmış ve çelişen duygular insanı hasta eder. Korkular, kaygılar ya pasif ve ezik güdülmeye mahkûm hale getirir ya da bu duyguları bastırarak güçlü görünme sevdasına büründürür. Öyle ki birilerini ezme, kendinden güçlü birini görünce de korku devreye girerek o güçlü gördüğünün önünde secdeye kapanma vesilesi olur.

                Oysa Allah yalnız ve yalnız tek güçlü ve korkulmaya layık kendisi olduğunu defeatle ayetlerinde bildiriyor.

ALİ İMRAN/175: “Şüphesiz ki o şeytan/kötü niyetli insan, kendi yakınlarını korkutur. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz benden korkun”

BAKARA/165: “Fakat insanlar içerisinde Allah’tan başka birtakım varlıkları Allah’a eşdeğer rakip güçler olarak görüp, onları Allah’ı sever gibi sevenler de var. Oysaki iman edenler en çok Allah’ı severler. Kendi kendine kötülük edenler, azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi keşke tüm kudretin sadece Allah’a ait olduğunu ve azabı en çetin olanın yalnızca Allah olduğunu görseler!”

Ayetlerden de anlaşılacağı üzere en güçlü olan bizi yaratan ve bize gücü kuvveti verene gitmek onda korunmaya girmek gerekir. Eğer onda korunmaya girmez onun bize sunduğu yasaya, yaşam şekline göre hareket etmezsek azabı hak etmiş oluruz.

Bu yaradılışı, bu imkânları görmezden gelen insan aslında ilk kendinden kaçmıştır. Kendisine doğruları hatırlatan her şeyden uzaklaşır. İçi, kalbi beyni ikiye bölünmüş, vicdanın yani içindeki ona doğruyu hatırlatan elçinin sesi kısılmış kendinin farkında olmayan, doğruyu yanlışta, iyiyi kötüden ayıramaz bir hâle gelir. Merhamet gider zulüm gelir. Kinden acıdan, şirkten beslenir hâle gelir. Saygı ve sevgi de bitince şeytanlaşma iş başına oturuyor. Bozgunculuk, ümitsizlik her alana sirayet ediyor. En başta aile bozuluyor roller değişiyor.

NİSA/34: “Erkekler kadınların koruyup gözeticisidirler çünkü Allah erkeklerle kadınları farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatmıştır; bir de erkekler servetlerinden harcama yapmaktadırlar. Dürüst ve erdemli kadınlar hem (Allah’a) itaat eden hem de Allah’ın koruduğu (iffetli eşlerin) yokluğunda da koruyan kadınlardır.”

Dünyanın ekolojik sistemini bozuluyor, ekonomi bozuluyor. Sonuçta az miktarda efendi çok miktarda köle oluşturuluyor.

BAKARA/ 204: “İnsanlardan kimi de vardır ki, onun basit dünya yaşamı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah’ı şâhit tutar. Ve o, düşmanlığı en yaman olanıdır.”

205: “O, dönüp gitti mi/yetkilendi mi de yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini/kültürü/kadınları ve nesli değişime/yıkıma uğratmak için çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”

Bozguncuları Allah da kulu da sevmez. Önemli olan konuşmasıyla, yalanlarıyla halkı kandırarak iş başına gelip bozgunculuk yapanları fark edip onlardan kaçınmak ve yetkilendirmemek gerekir. İşte burada akıl, sağduyu ve mantık devreye girer.

Farkında bir bakışla hayata bakarak Allah’ın yasası ve bize önerdiği yaşamı yakalayabilmek ümidi ve duasıyla.

HANİGÜN